TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı

Tüm dünyada ve ülkemizde etkisini hissettiren COVID-19 salgınıyla mücadeleye hız kesilmeden devam ediliyor. Salgınla mücadele kapsamında ülkemizde alınan sosyal izolasyon tedbirleri ve evde kal çağrılarıyla, salgını kontrol altında tutmak ve çok daha büyük kayıpların önüne geçmek için çalışılıyor. Ancak tüm bunlar yaşanırken gerçekleştirilen mevzuat değişiklikleri ve devam eden ihalelerle birlikte çevre gündemi de hareketliliğini koruyor.

İçme suyu havzaları koruma kuşağına termik santral yapılmasının önü açıldı

10 Mart 2020 tarihinde, İçme-Kullanma Suyu Havzalarının Korunmasına Dair Yönetmelik’te yapılan değişiklikle içme suyu havzalarının uzun mesafeli koruma alanlarında termik santrallerin yapılmasının önü açıldı. Uzun mesafeli koruma alanları; içme-kullanma suyu temin edilen veya edilmesi planlanan tabii göl, baraj gölü ve göletlerin; mutlak, kısa ve orta mesafeli koruma alanlarının dışında kalan içme-kullanma suyu havzasının bütünü olarak tanımlanıyor. Eski düzenlemede, bu alanlarda sadece güneş ve rüzgâr enerji santralleri kurulmasına izin verilirken; yeni düzenleme, HES, termik santral gibi diğer enerji üretim tesislerine de izin veriyor.

Termik santraller, neden oldukları hava kirliliği ve zehirli emisyonları ile hava, toprak, yüzey ve yer altı su varlıklarını kirleten tesislerdir. Ayrıca kömür yakıtlı termik santrallerin, kül gibi katı atıkları nedeniyle hava, toprak ve suyu kirletme seviyeleri daha yüksektir. Yaşamsal bir varlık olduğu küresel salgınla mücadele edilen bugünlerde tekrar hatırlanan suyun temini için kritik olan içme suyu havzalarında termik santrallere izin verilmesi, iklim değişikliği ve artan nüfus gibi etkilerle baskı altında olan sınırlı miktardaki içme suları için önemli bir tehdit oluşturmaktadır.

Doğa koruma alanlarında madenciliğin önü açıldı

16 Mart 2020 tarihinde “Korunan Alanların Tespit, Tescil ve Onayına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Yönetmelik”te yapılan değişiklik ile bir doğa koruma statüsü olan sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanlarının (SKKA) tanımı değiştirildi ve bu alanlar madenciliğe açıldı.Yönetmelik’te doğal sit alanları 3 kategoride sınıflanıyor: (1) Kesin Korunacak Hassas Alanlar, (2) Nitelikli Doğal Koruma Alanları ve (3) Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanları (SKKA). SKKA’lar Yönetmelik’te, diğer doğal sit alanlarını etkileyen, bu koruma bölgeleri ile bütünlük gösteren, korumaya katkı sağlayacak alanlar olarak tanımlanıyordu. Yapılan değişiklik ile ekolojik temelli olan bu tanım kaldırıldı. Yeni tanım, SKKA’ların niteliğini ortaya koymaktan çok, kullanım odaklı bir hale geldi. Ayrıca bu alanlar entegre tesis gibi ucu açık ve kirletici sanayileri de kapsayabilecek sanayilere ve maden arama ve işletme faaliyetlerine açık hale getirildi.

Kanal İstanbul güzergâhındaki ilk ihale yapıldı


26 Mart 2020 tarihinde “Kanal İstanbul Etki Alanında Kalan Tarihi Odabaşı ve Tarihi Dursunköy Köprülerinin Rekonstrüksiyon Projelerinin Temini İşi” ihalesi gerçekleştirildi. İhale için hazırlanan özel teknik şartnamede işin amacı; “Kanal İstanbul projesi etki alanında kalan Başakşehir’deki tarihi Odabaşı ve Arnavutköy’deki Dursunköy köprülerinin korunarak gelecek kuşaklara aktarılmasının sağlanması için; sağlam bölümlerinin sökülerek taşınması, eksik bölümlerinin tamamlanması ilkesine dayalı projelerinin hazırlanması” olarak tanımlandı. İhale, kapsamı açısından Kanal İstanbul Projesi’nin en yapısal ve kritik bileşeni olmamakla beraber; idarenin, tüm ekolojik ve ekonomik sorunlarına, bilimsellikten uzak çevresel etki değerlendirmesi raporuna ve binlerce vatandaşın itiraz dilekçelerine rağmen Kanal İstanbul Projesi konusundaki ısrarlı niyetini göstermesi açısından önem taşımaktadır.

Bununla birlikte ihalede, bilimsel bir yaklaşım eksikliği tespit edilmektedir. Köprüler yapıldıkları alanın topoğrafyasına, zemin özelliklerine uygun olarak biçimlenen özel tasarımlardır. Bu yapıların taşınması, peyzajla olan ilişkilerini ve anlamlarını yitirmelerine neden olmaktadır. Bahsi geçen köprüler, yerleşmelere güzellik katan mimari eserler olup tasarımları bulunduğu yere göre biçimlendirilmiştir. Söz konusu eserlerin başka bir çevreyle aynı ilişkiyi kurması, taşındığı yerde aynı estetik etkiyi yaratması mümkün değildir.

Afşin-C Termik Santrali ve Kömür Ocağı Projesi’ne ÇED Olumlu kararı verildi

27 Mart 2020’de Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesinde kurulması planlanan Afşin C termik santrali ve kömür ocağı projesi için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ÇED Olumlu kararı verildi. Afşin-C Santrali kurulursa, 6 kilometrelik bir yarıçap içinde çalışacak 3.kömürlü termik santral olacak.

Termik santral sahası ve 6.000 hektarlık maden sahası mutlak tarım arazilerini kapsamakta ve Bakanlar Kurulu kararı ile büyük ova koruma alanı olarak ilan edilen bölgede yer almaktadır. ÇED Raporu’nda, santrallerde yakıt olarak kullanılan linyitin çıkarılması için tarım arazilerinin boşaltılmakta olduğu ve linyit alındıktan sonra tekrar tarıma açılmadığı açıkça ifade edilmiştir. Bununla birlikte yöre, Temiz Hava Hakkı Platformu’nun 2019 raporuna göre, hava kirliliği değerlerinin ve hava kirliliği ile bağlantılı erken ölümlerin en yüksek oranda görüldüğü bölgedir. Santrallerin işletmede olduğu bölgedeki hava kalitesini ölçen Elbistan istasyonu sonuçları, hava kirliliğinin giderek arttığını ve yıllık hava kirliliği ortalamasının ulusal limit değerin 3 katına, Dünya Sağlık Örgütü limit değerinin ise 6 katına ulaştığını göstermektedir. Rapora göre; Afşin - Elbistan’da 33 yıldır çalışmakta olan A Santrali ve 15 yıldır çalışan B Santrali’nden kaynaklanan parçacık madde (PM2,5) ve azot dioksit (NO2) kirliliği bugüne kadar 17 bin erken ölüme neden olmuştur.

,
,
,
,
,,,