TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı

Danıştay, Çanakkale Kirazlı Köyü'nde faaliyete geçirilmek istenen altın madeni aleyhinde bir karar verdi. Karar gerekçesinde; proje için hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu ile daha sonraki Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Tesisi Raporu arasında kapasite, proje alanı, işletme süresi gibi unsurlarda büyük farklar olduğuna yer verildi. Danıştay’ın bu kararı şehirde büyük sevinç oluşturdu, şehir meydanında geniş katılımlı bir basın açıklaması yapıldı. Yüksek Mahkeme’nin bu kararına rağmen, maden için ağaç kesimlerinin devam ettiği bu konuyla ilgili suç duyurusunda bulunulduğu dile getirildi.

Maden projelerinde firmaların başvurduğu, yetkililerin de genellikle görmezden geldiği hile; projenin önce küçük gösterilen kapasite, proje alanı, işletme süresinin ilk izinler alındıktan sonra artırılması. Bu sayede Çevre ve işletme izinlerinin rahatça alınması. Benzer bir olay, Kazdağları'na ve Çanakkale’nin içme ve yeraltı suyu kaynaklarına geri dönüşü imkânsız zarar vereceği iddia edilen Kirazlı Altın Madeni Projesinde yaşandı.

Kanadalı şirket Alamos Gold’un ortağı Doğu Biga Madencilik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ÇED Olumlu Kararı almak için “Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Ocağı Projesi” daha sonra da “Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Tesisi Projesi’ni sundu. Bakanlık, hemen her projede olduğu gibi ÇED Olumlu Kararı verdi.

Danıştay: Bilirkişiler yetersiz

Çanakkale İdare Mahkemesi, ‘ÇED Olumlu’ kararının iptali istemiyle açılan davaya ‘red’ kararı verdi. Uzmanlık alanı ve sayı olarak eksik olduğu son Danıştay Kararı'nda belirtilen bilirkişilerin raporuna dayanan karar şehirdeki duyarlı vatandaş ve kuruluşlarca tepki çekmişti. Bu kararın iptali için açılan davada ise Danıştay, ‘’ders’’ niteliğinde bir karara imza attı. Yüksek Mahkeme, Çanakkale Belediyesi’ne yeni ulaşan 28.11.2017 tarihli oy birliği ile aldığı kararda ilk proje ile daha sonraki kapasite artışına ilişkin olanı karşılaştırdı. Kararın konuyla ilgili bölümü şöyle: “Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Tesisi Projesi” ile “Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Ocağı Projesi” karşılaştırıldığında proje ömrünün 4,5 aydan 6 yıla, proje ömrü boyunca toplam cevher üretiminin 120 bin tondan 25 milyon 6000 bin tona çıkarıldığı, ÇED alanının 26,7 hektardan, 613 hektara yükseldiği, açık ocak alan büyüklüğünün 0,99 hektardan 57,68 hektara çıkarıldığı, ilk proje sadece cevherin çıkarılmasına ilişkin iken, dava konusu proje ile cevher zenginleştirmenin de faaliyet konusuna eklendiği dolayısıyla, ilk proje ile dava konusu projenin çevresel etkiler ve alınacak önlemler bakımından farklı özellikler gösterdiği, ancak Çanakkale İdare Mahkemesi'nce; bu hususlar dikkate alınmaksızın, yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, ilk proje ile ilgili olarak verilen “ÇED Olumlu” kararının iptali istemiyle açılan davalarda yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun hükme esas alınarak davanın reddine karar verildiği görülmektedir.”

Bu karar Çanakkale’de sevinçle karşılandı. Cumhuriyet meydanında yağmur altında yüzlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen basın açıklamasına İda Dayanışma Derneği, Çanakkale Çevre Platformu, Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği, Çan Çevre Derneği, Gülpınar Sürdürülebilir Yaşam Derneği ve Avcılar Çevre Kültürünü Geliştirme ve Eğitimi Afet Yardım Derneği de destek verdi. Siyanürlü altın madeni projesi ve hukuksuz ağaç kesimi, “Altıncı şirket, Çanakkale’yi terk et”, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” sloganları ile protesto edildi.Çanakkale İl Genel Meclisi Üyesi ve İda Dayanışma Derneği Başkanı Hicri Nalbant, Karabiga bölgesinde toplam gücü 18 bin megavata ulaşan 16 kömürlü termik santral ile metalik altın ve gümüş madenciliği projelerinin, Çanakkale ve Kaz Dağı ekosistemi ve insan sağlığı üzerinde onarılmaz olumsuz etkiler bırakacağına dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti:

1,5 gram altın için 4 ton su kirlenecek

“Vahşi madencilikte 1,5 gr altın için yaklaşık 4 ton suyun kirletilerek yok edileceği, cıva, arsenik gibi ağır metalleri açığa çıkarılmış 2 ton atığın dağlarımıza, ormanlarımıza gelişi güzel yığılacağı bilinmektedir. Atıkhisar Barajı’nın su toplama havzasında kalan Kirazlı-Kestane, Balaban Tepesi bölgesinde yeni bir vahşi madencilik tehlikesi ortaya çıkmıştır. Dava sonuçlanmamış ve gayri sıhhi işletme ruhsatı alınmamışken yapılan ağaç kesimine bir an evvel son verilmelidir. Çanakkale’nin altın madencilerine vereceği bir damla suyu yoktur.”Çanakkale Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Prof. Dr. Türker Savaş, “Çanakkale’mizin içme suyu, ekolojik ve tarımsal zenginlikleri metalik madencilik saldırısı altında. Ağaç kıyımından haberimiz olduğu an harekete geçtik ve gayri sıhhi işletme ruhsatı olmadan ağaç kesilmesi hukuksuzdur dedik. Nitekim Danıştay’ın kararı bu hukuksuzluğun belgesi niteliğindedir” dedi.

Bilirkişi heyeti, yöreyi bilen kişilerden oluşacak

Kararda, yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği ve ÇED sürecinde görev alacak bilirkişi heyetinin Çanakkale yöresinden, gerekli niteliklere sahip kişilerden seçilmesinin belirtilmesinin çok önemli bir kazanım olduğunu ifade eden Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, şöyle devam etti: “Yani kafalarına göre bilirkişi atayamayacaklar. Kendi yörenden, kendi üniversiteden, kamuda çalışanlardan, mühendislerinden destek al diyor Danıştay. Bu alanlara sağlıklı bir bilirkişi incelemesi yapıldığı takdirde, doğanın, güzelliklerin, suyun, ormanın böyle bir faaliyete izin veremeyeceği tespitinde bulunacaklarına, eğer ülkelerini, halkı seviyorlarsa ona göre karar vereceklerine inancımız tam. Yargı, mücadelemizde haklı olduğumuzu ortaya çıkardı. Bu, yeni bir başlangıç.”

Ağaç kesimleri sürüyor

Başkan Gökhan, ağaç kesimi devam ettiği, Danıştay kararına uyulmadığı takdirde suç duyurusunda bulunacaklarını ifade ederek altın madenine ruhsat verme konumundaki bütün ilgililerden, yargı ve ÇED süreci tamamlanana kadar her şeyi durdurmalarını, Çanakkale ve Türkiye halkı adına talep ettiğini belirterek sözlerini şöyle bitirdi: “Hem suyumuzu, geleceğimizi hem de bu ülkenin en önemli toprak parçalarından Kaz Dağı’nı korumak için bu mücadeleyi sürdüreceğiz. Her hafta bölgeye gidip kim ne kesiyor, fotoğraflayıp savcıya şikâyet edeceğiz. ÇED süreci tamamlanmadan, ki tamamlanması söz konusu olamaz, orada herhangi bir işlem yapmaları, ağaç kesmeleri söz konusu değildir. Eğer devam ederlerse Çanakkale’de daha kalabalık olur, bu meydanı doldururuz. Sonuna kadar takipçisiyiz.”

,,,