Önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek olan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı’na karşı Tabiat Kanunu İzleme Girişimi’nin başlattığı imza kampanyasına katılan yaklaşık 30.000 kişi, Kanun Tasarısı’nın TBMM Gündemi’nden geri çekilmesini talep ediyor.
Getirdiği düzenlemelerle doğayı korumaktan çok kullanmayı amaçlayan, Doğal Sitleri kaldıran, üstün kamu yararı gerekçesiyle mevcut korunan alanların yatırıma açılmasına olanak tanıyan, korunan alanların ilanında ve yönetiminde Bakanlık dışında hiçbir kişi ve kuruma söz hakkı tanımayan ve katılımcılıktan uzak bir anlayışıyla hazırlanan Kanun Tasarısı, Türkiye’nin doğasını tehdit ediyor.
Çevre ve doğa koruma konusunda çalışan 86 sivil toplum kuruluşu tarafından oluşturulan Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, ülkemizde biyolojik çeşitliliğin ve doğanın daha etkili korunması için kurumsal ve yasal çerçeve oluşturmak amacını taşıyan Kanun Tasarısı’nın yaklaşık 10 yıldır hazırlanmakta olduğuna ve süreç içerisinde beş kez değiştirildiğine dikkat çekiyor. Tabiat Kanunu İzleme Girişimi, Kanun Tasarısı’nın mevcut haliyle TBMM’den geçmesi durumunda, ülkemizdeki ormanların, sulak alanların, kıyıların ve bütün diğer doğal alanların geri dönüşü olmayacak tahribatlara karşı savunmasız kalacağından büyük endişe duyduğunu belirtiyor. Tabiat Kanunu İzleme Girişimi tarafından change.org üzerinde dağcı, fotoğrafçı ve gezgin Nasuh Mahruki’nin çağrısıyla başlatılan imza kampanyasına, bir hafta içinde Türkiye’nin dört bir yanından yaklaşık 30.000 kişi katıldı.
Konuyla ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini dikkate almadan ve katılımcılıktan uzak bir anlayışla hazırlanan Kanun Tasarısı, ülkemizde bugüne kadar ilan edilmiş bütün korunan alanları yeniden değerlendirecek. Doğaseverler, yeniden değerlendirme sürecinde birçok alanın mevcut koruma statüsünü kaybedeceğinden kaygı duyuyor. Bununla birlikte, Kanun Tasarısı “Doğal Sit” statüsünü ortadan kaldırıyor. Kanun Tasarısı’nda bahsi geçen “üstün kamu yararı” ifadesi ise tartışmalı bir konu olarak değerlendiriliyor. Tasarı, üstün kamu yararı gerekçesiyle korunan alanların yatırıma açılabileceğini belirtiyor. “Üstün kamu yararı” ise açıkça tanımlanmamış durumda. Bu durumda, örneğin otoyol, enerji yatırımı ya da sanayi tesisinin bir milli park içerisinde veya milli parkı doğrudan etkileyecek bir bölgede, üstün kamu yararı gerekçe gösterilerek yapılması mümkün olabilecek. Bütün bu sakıncalarının yanı sıra Kanun Tasarısı, Milli Parklar Kanunu’nu yürürlükten kaldırıyor. Ülkemizde doğa koruma konusundaki en önemli yasal düzenlemeler arasında yer alan 2873 sayılı Milli Parklar Kanunu’nun yürürlükten kaldırılması, zaten ciddi baskılarla karşı karşıya kalan Milli Park alanlarımızı olumsuz biçimde etkileyecek.
Change.org/tabiatkanunu
Twitter: @tabiatkanunu
Facebook: Facebook/TabiatKanunuİzlemeGirisimi
Bilgi için: Tabiat Kanunu İzleme Girişimi Sözcüsü Hüsrev Özkara 0533 394 47 11
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı
-Bilgi Notu-
Doğaseverler Kanun Tasarısı’na neden karşı çıkıyor?
Ülkemizin doğa koruma konusunda çerçeve bir kanuna ihtiyacı bulunmaktadır. Bu ihtiyaç, uzun yıllardır bu alanda çalışan sivil toplum kuruluşları, ilgili bakanlıkların birimleri ve konuyla ilgili akademisyenler tarafından sıkça dile getirilmektedir.
Bu yöndeki ilk çalışma, 2003 yılında Dünya Bankası fonu olan GEF destekli Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi sürecinde başlamıştır. Başlangıçta “Doğa Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Kanunu” olarak bilinen kanun tasarısı 2013 yılına kadar dört kez değişmiş, amacından saparak tanınmayacak hale gelmiştir. Kanun Tasarısı mevcut haliyle, doğa koruma açısından son derece sakıncalı unsurlar içermekte ve doğaseverlerde kaygı uyandırmaktadır.
2003 yılında hazırlık çalışmalarına başlandığında söz konusu Kanun’un temel hedefleri aşağıdaki gibi tanımlanmıştır:
Ancak, bugün geldiğimiz noktada Kanun Tasarısı, yukarıda ifade edilen hedefleri karşılamaktan uzaktır. Amaç, doğayı korumadan çok kullanmaya dönüşmüştür.
İsim aynı ama içerik farklı
2003 yılında “Doğa Koruma ve Biyolojik Çeşitlilik Kanunu” için GEF Projesi çerçevesinde başlatılan hazırlık çalışmaları sürecine sivil toplum kuruluşları ve uzmanlar davet edilmiş, her aşamada görüşleri alınmıştır. Bununla birlikte, 2010 yılına kadar geçen zaman zarfında hazırlanan taslak gündeme gelmemiş, Bakanlığın öncelikleri arasına girememiştir. Aradan geçen 7 yılın ardından 25 Ekim 2010’da TBMM’ye sevk edilen "Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu" incelendiğinde 2003 yılında taslağa destek ve katkı veren sivil toplum kuruluşlarının ve uzmanların görüşlerinin dışarıda bırakıldığı ve Kanun metninin tümüyle yeniden yazıldığı görülmüştür. Adı aynı olmakla ve katılımcılıkla hazırlandığı iddia edilmekle beraber, ilgili sivil toplum kuruluşlarının ve uzmanların görüşlerini tamamen devre dışı bırakarak ilk hazırlanan metinden uzaklaşan Kanun Tasarısı, bütün doğaseverler tarafından büyük endişe ile karşılanmıştır.
Bu endişeleri dile getirmek ve sürece müdahil olmak üzere 86 ulusal/yerel sivil toplum kuruluşunun katılımıyla Tabiat Kanunu İzleme Girişimi oluşturulmuştur. TBMM Çevre Komisyonu tarafından oluşturulan Alt Komisyon çalışmalarına Tabiat Kanunu İzleme Girişimi adına iki temsilci düzenli olarak katılmış ve süreci takip etmiştir. Sivil toplum kuruluşları adına iki temsilci Alt Komisyon çalışmalarına katılım sağlamış olsa da, temsilcilere birçok konuda yeterince söz hakkı verilmemiş ve temsilcilerin önerileri çoğunlukla göz ardı edilmiştir. Sonuç olarak, TBMM’ye sunulan ilk taslaktan görece daha iyi bir taslak 16 Mart 2011 tarihinde Çevre Komisyonu’nda kabul edilmiştir. 12 Haziran 2011 Genel Seçim sürecinin de başlamasıyla birlikte TBMM tatile girmiş ve söz konusu tasarı kadük olmuştur (geçerliliğini yitirmiştir).
Tabiat ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı’nın Geçmişi
(5 farklı tasarı)
- Birinci Tasarı: 2003 yılında yürütülen GEF destekli Biyolojik Çeşitlilik ve Doğal Kaynak Yönetimi Projesi kapsamında ilk tasarının hazırlanması (STK’ların görüş ve önerileri alınmıştır)
- İkinci Tasarı: 25 Ekim 2010 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından TBMM’ye ikinci tasarının sevk edilmesi (STK’ların görüş ve önerileri alınmamıştır)
- Üçüncü Tasarı: Aralık 2010-Mart 2010 arasında TBMM Çevre Komisyonu ve Alt Komisyon’da tasarının görüşülmesi, yeni bir tasarının oluşturulması ve 16 Mart 2011’de TBMM Çevre Komisyonu tarafından kabul edilmesi (Kısıtlı bir ortamda da olsa iki STK temsilcisi Alt Komisyon çalışmalarına katılmış ve görüşlerini dile getirmiştir)
- Dördüncü Tasarı: 17 Mayıs 2012 tarihinde Orman ve Su İşleri Bakanlığı tarafından hazırlanan son Tasarı’nın Bakanlar Kurulu kararıyla TBMM’ye sevk edilmesi (STK’ların görüş ve önerileri alınmamıştır)
- Beşinci Tasarı: Mayıs-Haziran 2012 arasında TBMM Çevre Komisyonu’nda Tasarı’nın görüşülmesi, yeni bir Tasarı’nın oluşturulması ve 18 Haziran 2012 tarihinde TBMM Çevre Komisyonu tarafından kabul edilmesi (STK temsilcilerinin görüşleri dikkate alınmamış, muhalefet şerhlerine rağmen oy çokluğuyla tasarı kabul edilmiştir. Hâlihazırda gündemde olan tasarıdır.)
17 Mayıs 2012 tarihinde söz konusu Kanun Tasarısı aynı isimle yeniden TBMM gündemine gelmiştir. Ancak, gündeme gelen metin yine 2011 yılında Çevre Komisyonu’nda kabul edilen son metinden farklıdır. Bütün süreç genel anlamıyla değerlendirildiğinde, ülkemizin doğasının korunması için çok önemli düzenlemeler getiren ve toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren Kanun Tasarısı’nın hazırlık sürecinin katılımcılıktan uzak ve yalnızca Bakanlığın bilgisi ve kontrolü dahilinde gerçekleştiği ortaya çıkmaktadır. Bu durum karşısında, 86 ulusal/yerel sivil toplum kuruluşu alarma geçmiştir.
Adı geçen Kanun Tasarısı’nın “yoğun bir istişare süreci ve sivil toplum kuruluşlarının ortaklığında hazırladığı” söylemi gerçeği yansıtmamaktadır.
Sivil toplum kuruluşlarının duyduğu kaygıların benzeri AB tarafından da ifade edilmiştir. Avrupa Komisyonu'nun 9 Kasım 2010 tarihinde yayınladığı Türkiye İlerleme Raporu'nda söz konusu Tasarı, “endişe yaratan” bir düzenleme olarak yer almıştır (2010 AB Türkiye İlerleme Raporu, sayfa 90, ikinci paragraf). 2012 yılının Ağustos ayında, Avrupa Komisyonu Politika Sorumlusu Octavian Stamate Tasarı’daki sorunlu noktalar konusunda kaygılarını ilerleme raporlarına da yansıttıklarını dile getirmiştir.
Talebimiz Nedir?
Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanunu Tasarısı TBMM’den geri çekilmelidir. Tasarı, taraf olduğumuz uluslararası doğa koruma sözleşmeleriyle uyumlu bir şekilde Bakanlık koordinasyonunda bu alanda uzman sivil toplum kuruluşları, üniversite temsilcileri ve kamuoyu ile geniş katılımlı bir müzakere süreci içinde hızla yeniden hazırlanmalıdır.
Hangi madde, neden sakıncalıdır?