Önemli Bilgilendirme: Geçmiş döneme ait basın bültenidir ve güncel olmayan bilgiler içerebilir. Bültenin halen yayında olma nedeni Vakıf çalışmalarına dair arşiv niteliği taşımasıdır. Vakıf'tan bilgi ve onay almadan kullanılmaması rica olunur. (E-posta: iletisim@tema.org.tr; tema@tema.org.tr)
Antalya Manavgat'ta Sorgun Ormanı'na golf sahası yapılmasına yönelik tepkiler sürüyor. Golf sahası için 65 hektarlık bir alana ihtiyaç duyulurken bu alanın 150 hektar tutulması ise, tam bir çevre katliamı olarak yorumlanıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı ise olaya golf turizminin bölgeye sağlayacağı ekonomik getiri penceresinden bakmakta. Konuyla ilgili yorumlarıma daha önce de yer vermiştim. Ancak bugün, ormanlarımızın ne denli önemli birer gen kaynağı olduğunu vurgulayarak bir kez daha niçin Sorgun'da yapılması öngörülen golf sahalarına karşı olduğumu ifade etmek istiyorum.
Orman alanlarımızı sadece oksijen üreten dumansız fabrikalar veya bize ekonomik değeri olan çeşitli ürünler sunan alanlar olarak değerlendirmemeliyiz. Ormanlar suyu süzerek yer altı kaynaklarına indirirler, taşkınları ve su baskınlarını önlerler. Havayı temizleme, gürültüyü emme, insan sağlığı için hammadde deposu olmanın yanı sıra biyolojik çeşitliliği ile doğal gen kaynaklarımızdır. Biyolojik çeşitliliğe, türlerin genetik yapısının sağlıklı olarak korunabilmesi için gereksinim duyarız ki, bunu da en sağlıklı ekosistemler olan orman ekosistemlerinde sağlarız.
Artık sık sık duyar olduğumuz “ekosistem”den kastım en basit anlamıyla, tüm canlı ve cansız öğeleriyle bir doğal yaşam parçası. Bu parçalar kendi içlerinde bir düzende tutunarak var oldukları gibi, bu parçaların tıpkı zincirin birer halkası misali bir araya gelmesinden de dünyamızın doğal dengesi kurulur. Ve en can alıcı nokta da tüm canlı yaşamının bu “denge” üzerine kurulu olmasıdır. Buna bağlı olarak bu sistemin bir halkasına yönelen baskı, aslında bütün sisteme zarar vererek doğal dengeyi bozmakta ve canlı yaşamını tehdit etmektedir. Aynen sanayileşme hamlesiyle beraber sera etkisinin yaratılması, bunun küresel ısınmayı körüklemesi, küresel ısınmanın da okyanus akıntıları üzerindeki etkisi neticesinde iklim değişikliğine varılması ve bu değişikliğin de çölleşme, tarımsal faaliyetlerde değişiklik, göç vs. gibi sorunları doğurması gibi. Bu liste çok daha fazla genişletilebilir, ancak ana fikir, doğa söz konusu olduğunda küçük ölçekli görünen tesirlerin aslında büyük sonuçlar yaratacağıdır. Bu modern dünyamızın paradoksudur. Nerede duracağız? Orman alanının içerisine golf sahası açmak, bir avuç golf severden maddi gelir elde etmek uğruna geleceğimizi heba etmek demektir. Olayı salt ağaç kesmek kadar basite indirgememeli, bu teşebbüsün kendi içerisinde kıymetli bir ekolojik çeşitliliği ve dolayısı ile gen kaynaklarını geri gelmemek üzere yok edeceğini de göz önüne almalıyız. Çin'de golf sahalarının açılmasıyla o kadar çok ormanlık alan feda edilmiştir ki, sonunda hükümet yeni golf alanlarının açılmasını yasaklamak zorunda kalmıştır.
Çeşitlilik sağlıklı bir doğanın temel özelliklerinden biridir. Belirli bir ortak yaşam alanında yer alan canlılar beraber evrimleşmişlerdir. Her tür kendi devamını sağlamak için bir diğer türe ihtiyaç duyar. Türlerden birinin yok olması, sistemin yaşamsal olan besin zincirini kırarak biyolojik çökmeyi yani, ekosistemin yok olmasını doğurur. Çeşitlilik, aynı ırk arasında doğal seleksiyon yöntemiyle daha sağlıklı genlerin oluşmasına katkıda bulunurken, farklı ırklar içinse, doğal dengeyi sağlayıcı tamamlayıcı unsur olarak işlev görür. Ekolojik çeşitliliğin korunmasında yaşamsal zaruretlerin yanı sıra ekonomik, ekolojik, etik ve estetik değerler de söz konusudur. Kadim zamanlardan bu yana ‘zincirin halkalarına' atfedilen önem en açık olarak “Nuh'un Gemisi” mitosunda da karşımıza çıkar!
Çeşitlilik varlığımızın temelidir. Sorgun'da salt maddi gelir elde etmek amacıyla orman alanına yapılması planlanan golf sahası gerçekte ortak geleceğimizi yok etme çabasından başka bir şey değildir. Esas sorun ise, fotoğrafın tümünü algılamaktan yoksun, ancak kısır rant döngüsü çerçevesi içinde sıkışıp kalan karar mercilerindedir.Yazıma son vermeden önce Türkiye'nin 1992 Rio Konferansı'nda uluslararası “Biyoçeşitlilik Sözleşmesini” 1996 yılında meclis kararı ile onayladığını ve bu sözleşmeye taraf olarak; çeşitliliğin korunmasını insanlığın ortak sorunu olarak kabul ettiğini ve devletlerin kendi biyolojik çeşitliliklerini korumakla yükümlü oldukları görüşünü benimseyip ilan ettiğini hatırlatmak isterim.
Sorgun için Muhatap “Kültür ve Turizm” Bakanlığı !
Sorgun ormanlarında yapılması planlanan golf sahası için muhatap ilginçtir, ‘Kültür ve Turizm' Bakanlığı! Kel başa şimşir tarak. Hal böyle olunca da, ülkenin kültür ve turizmini ihya(!) etmeye uğraşan bakanlık personeline, ‘orman kaynaklarımızın' yaşamsal önemini kavratmakta zorlanıyoruz; zira ormanları, geleceğimizin teminatı ve yaşam kaynağı olan kültürel bir miras olarak değil, yolunası bir kaz misali bir an önce paraya dönüştürülebilecek fırsat mecraları olarak görmektedirler. Hoş konunun önemine daha şimdiden vasıl olan nice ilköğretim öğrencileri dahi var çok şükür; ancak, devlet büyükleri bu geleceği ait olduğu gençliğe sömürüp sonuna kadar tüketmeden aktarırlar mı, şüpheliyim.
Orman varlık sebebidir; toprak, hava ve su gibi en temel yaşamsal elementlerin varlığını, oluşumunu, korunmasını, temizlenmesini ve sirkülasyonunu sağlayan bir katalizör gibidir, orman gen kaynağıdır, doğal zenginliktir, doğal hammadde kaynağıdır; orman kendi içinde bir eko-sistemdir ve hayati döngünün ‘olmazsa olmaz' bir halkasıdır. Ve işte defaten izah edilmeye çalışıldığı halde orman, orman olarak muhafaza edilmesi gereken, doğanın en temel yapı taşlarından birisidir. Yani işin özeti, Sorgun ormanları için verilen mücadele sadece üç beş ağacın kesilmesi üzerine kopartılan bir fırtına değildir. Geleceğimiz elimizden alınıyor. Ne uğruna? Rant uğruna. Kaldı ki, daha önceki yazılarımda da aktardığım üzere bir golf alanı tesis etmek, doğal eko-sistemlerin tahribatı bakımından fevkalade zararlı. Yine aynı şekilde golf sahalarının bakımı için yapılan zirai mücadele de, toprak ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesinde önemli bir etken. Golf sahalarının sebep olduğu tahribatları istatistiksel bazı verilerle incelemek isteyenler, sitenin ‘Rakamlarla Dünyamız' bölümüne müracaat edebilirler.Efendim, lafı uzatmayalım. TEMA bu işin takipçisi. Kısaca yukarıda özetlediğim çerçevedeki bilgileri de kapsayan bir açıklamayla beraber bilgi edinilmek üzere dilekçe gönderildi. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yatırım ve İşletmeler Genel Müdürlüğü'nden gelen cevap;
‘...Kamu Arazisinin Turizm Yatırımlarına Tahsisi Hakkında Yönetmelik' gereği, Bakanlar Kurulu kararıyla ilan edilen turizm alan ve merkezlerinde imar planları ile turizme ayrılmış ve Bakanlığımız tasarrufuna alınmış kamu arazileri ilan yoluyla girişimcilere duyurulmakta ve yönetmeliğin ilgili maddeleri doğrultusunda tahsis işlemleri gerçekleştirilmektedir...'
Anayasamızın 63. maddesinde der ki; “Devlet, tarih, kültür ve tabiat varlıklarının ve değerlerinin korunmasını sağlar, bu amaçla destekleyici ve teşvik edici tedbirleri alır.” Yapıyor mu? Hayır! Bilakis bu maddeye göre tabiat varlıkları olan ormanlık alanlara golf sahaları açarak bu tabiat varlıklarını kendi eliyle yok ediyor ve bariz bir şekilde anayasal bir ihlali gerçekleştiriyor.
Dilekçeye gelen cevap metni daha sonra, Sorgun ormanlarının tüzüğe ve yönetmeliğe uygun olarak ‘Turizm Yatırımcılarına Kamu Arazisi Tahsis Şartnamesi' kapsamına alındığını, resmi gazete ilanı yoluyla duyurulduğunu, başvuruların titizlikle incelenerek tahsislerin yapıldığını (yani; yağmalamanın ve bunu gerçekleştireceklerin tespitinde gayet itinalı ve kuralına uygun davranıldığını, -minareyi çalan kılıfını hazırlar-) bildirerek şu şekilde devam ediyor;
‘...19.10.2004 tarih ve 28742 sayılı ön izin yazımızda söz konusu arazi üzerine yapılacak tesisin Turizm Tesisleri Yönetmeliği'nde belirtilen Golf Tesisleri niteliğine uygun olacağı ...'
Oh, çok şükür! Tesisler de yönetmeliğe uygun olacakmış. Bizim en büyük endişemiz de buydu zira! Bunlar ‘leblebi deyince hep yedi' anlayan cinsten. Devam ediyoruz;
‘...Ayrıca, doğal dokunun korunması amacıyla planlanan proje gerçekleştirilirken, (gerçekten kara mizah; bozarken korumak! Hangi proje bunu mümkün kılacaksa!) arazi ölçüm çalışmaları öncesi veya çalışma esnasında ormanlık araziler için Orman Bölge Müdürlüklerinden amenajman planlarının sağlanması ve ağaç tespiti (kesilecek demek istiyor ama diyemeyip ihtisas ettiriyor) Orman Müdürlüklerince tasdik ettirilerek ağaç röleve planının tasdik edildiğine ilişkin belge istenmiştir...'
E, harika! Kılıfın terzisi de çıktı meydana. Yani, bana gelme ona git sor, ben bu işten anlamam. Onay belgemi alırım işime bakarım. Kapanış paragrafı daha da latif; alay eder gibi, biraz da tehditkar,
‘...Sonuç olarak, söz konusu arazinin tahsisinde yasal dayanak turizm mevzuatıdır ve tüm işlemler turizm mevzuatına uygun şekilde kamu yararı amacı ile gerçekleştirilmiştir.'
Elbisenin patronu da anlaşıldı; turizm mevzuatı.
Biz nereye, beyim nereye...!
Bunun adı tatlı su kurnazlığıdır. Başka söze hacet var mı?
Ulu Önder güzel demiş, doğru söylemiş, ‘Vatan toprağı kutsaldır. Kaderine terk edilemez' diye. Ancak bunlara hiç terk edilemez!
Hayrettin KARACA