TEMA, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı

Önemli Bilgilendirme: Geçmiş döneme ait basın bültenidir ve güncel olmayan bilgiler içerebilir. Bültenin halen yayında olma nedeni Vakıf çalışmalarına dair arşiv niteliği taşımasıdır. Vakıf'tan bilgi ve onay almadan kullanılmaması rica olunur. (E-posta: iletisim@tema.org.tr, tema@tema.org.tr)

TEMA Vakfı olarak Türkiye'nin Kyoto Protokolü'ne ivedilikle taraf olması gerektiğini düşünüyoruz. Bize göre ülkemizin Kyoto Protokolü'ne taraf olması ve bu doğrultuda sağlıklı ve hızlı adımlar atarak altyapı çalışmalarını en kısa zamanda tamamlaması gereklidir. Bilindiği gibi, Kyoto Protokolü ilk uygulama dönemi olan 2008-2012 yılları için İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinin EK-1 listesinde olan ülkelere sera gazı salımlarını azaltma yükümlülüğü getirmektedir. Ancak Türkiye Ek-1 ülkesi olmasına rağmen özel koşullara sahip ve bugün Kyoto Protokolü'ne taraf olsa dahi 2012 yılına kadar sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik bir yükümlülük altında değil, sadece gönüllülük esasına dayanarak azaltıma gidebilir.

Öte yandan bugün devam eden ve 2009 yılında tamamlanması hedeflenen müzakereler kapsamında 2012 yılı sonrasında ne tür önlemler alınması gerektiği görüşülmektedir. Türkiye'nin yalnızca İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki müzakerelerde değil, Kyoto Protokolü kapsamında yürütülen müzakerelerde de etkin olması ülkemizin geleceğini yakından ilgilendiren kararların alınmasında söz sahibi olması gerekmektedir. Kyoto Protokolü'ne taraf olunması bu açıdan çok önemlidir. TEMA Vakfı olarak Kyoto Protokolü'ne taraf olmanın ötesinde Türkiye'nin bütün sektörleri ele alan ancak entegre bir düşük karbon ekonomisine geçişte ve iklim değişikliğine uyum konusunda stratejilerini ve hedeflerini belirleyen eylem planını katılımcı bir anlayışla ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde oluşturması gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, Avrupa Birliği sürecinde, AB çevre müktesebatının bir parçası olan Kyoto Protokü'ne taraf olunması, Türkiye için AB müktesebatına uyum kapsamında da önemli bir adım olacaktır.

Bilindiği gibi, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yapılan araştırmalar tehlikeli iklim değişikliği eşiğinin dünyanın ortalama sıcaklığının iki santigrat derece daha artması olarak ortaya koymuştur. Yine bilimsel veriler iklim değişikliğinin ciddi ölçeklerde sosyal ve ekonomik sonuçlara yol açacağını ve ülkelerin güvenliğini tehdit edebilecek boyutta bir sorun olduğunu kanıtlamaktadır. 2012 sonrası döneme yönelik olarak Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığını ve ekonominin enerji/karbon yoğunluğunu azaltacak şekilde; enerji verimliliğinin, yenilenebilir enerji kaynaklarının, toplu taşımacılığın ve temiz kömür teknolojilerinin kullanımını arttıracak, toprağın korunacağı ve ormansızlaşmanın önleneceği sürdürülebilir kalkıma politikaları ve sektörel yoğunluk hedefleri belirlemesi beklenmektedir.

TEMA Vakfı olarak, iklim değişikliği konusunda bilinçlendirme çalışmalarının yanı sıra, iklim değişikliği, ormansızlaşma ve/veya arazi bozulumuna odaklanan araştırma/saha projeleri ile bu sürece destek vermekteyiz. Bu doğrultuda geçtiğimiz yıl İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nde Gözlemci STK statüsüne sahip ilk çevre kuruluşu olduk.

Bundan böyle de iklim değişikliği ile mücadele konusunda Türkiye'deki her türlü çalışmaya destek vermeye, başta kamuoyunun bilinçlendirilmesi olmak üzere müzakere sürecinin takibi ve Türkiye'de alınacak önlemlerin ve hazırlanacak eylem planının oluşturulmasında görüş bildirmeye kararlıyız. Bu çerçevede özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve ilgili Bakanlıkları bir araya getirecek bir çalışma grubunun oluşturulması veya İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulu'nun başta çevre sivil toplum kuruluşları temsilcileri olmak üzere ilgili paydaşları içine alacak şekilde yapılandırılması ve etkinleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

,